Mele (Molla) Husên
Mele Husên
Mele (molla) Husên, 1963 senesinde imam olarak tayin edildiği Urfa’nın Bozova İlçesi’ne bağlı Türkmenören Köyü’ne geldiğinde tığ gibi bir delikanlıydı. O günleri hatırlayanlar, “Ne saçında ne de sakalında bir tel beyaz yoktu, oğlu Adulvahhab çok küçüktü” diye anlatırlar..
Yoksul bir köydü Türkmenören. İstemediğin kadar toprak, o topraktan fışkırmaya hazır bolluk bereket emre amade idi lakin kim, nasıl ekip biçsindi? Akla ilk gelen, sonuç almak bakımından en mümkünü buğday, mercimek, arpa ekip biçmekti. Yalın ayak, çırasız, katıksız, bunaltan sıcaklar altında yanıp kavrulan topraklar, sefaletin suskun tanıklarıdır.. Sadece sefaletin değil bitip tükenmek bilmeyen jandarma baskınlarının, minaresinden ezan seslerinin kesildiği kederli ve kasvetli günlerin, ahırlara saklanmaktan yorgun düşmüş erkeklerin ve işkencelerin, kardeş kavgalarının, talanların..
Bugün kırklı yaşlara erişen bizim kuşak, Molla Hüseyin’i, Türkmenören’e yerleşip uzun yıllar hizmet ettikten sonra tanıyabildi.
Uzun boylu, güzel yüzlü, duruşuyla insana itimat telkin eden birisi olarak hafızalarımızda yer etti. Zarif sarığı, mintanının cebinde taşıdığı küçük kesenin içindeki tütünden sararak içtiği ince sigarası, onun vesilesi ile haberdar olduğumuz kitapların gizemli dünyası karşısında hep heyecanla izledik onu. Takvimi, radyoyu, bizim dışımızda bir başka dünyanın varlığını yine ondan dinledik, öğrendik.
İsrail’in devlet terörü altında paramparça ettiği Filistin yurdunu onun merhamet dolu sesinden dinlediğimizde, o gün, yeni bir hayat açılmıştı önümüzde.. Dünya dediğin Türkmenören’den çok büyüktü ve açlık, yoksulluk, dert her karışına sinmişti yorgun, yaşlı dünyanın.
Sakin mizaçlı, mutedil, olaylar karşısında ne söyleyeceğini gayet iyi bilen; herkesin heyecanla kaçıştığı, öfkeyle saldırdığı anlarda sözü yerli yerince konuşarak üzerinde ittifak edilecek çözümler bulurdu Molla Hüseyin.
Barışın, onurlu bir yaşamın, hakka riayetin, çocuk ve kadınların, güçsüz ve zayıfların konuşan dili idi.
Köy yerinde herkesin muteber saydığı bir çizgi üzerinde yürümek, memleket idare etmekten, Nobel ödülü kazanmaktan daha çetin bir iştir! Mele Husên, sözünü sakınmayarak, yalnızca Hakkı tutarak, zamana ve şartlara göre davranmayı bayağılık görerek onurlu bir hayat sürdü.
Bir süreden beri muzdarip olduğu hastalıklarından önceki gece halas oldu ve ebediyete, saadete, hakiki dostuna yürüdü.
Mele Husêni yazmak ne bu fakirin haddinedir ne de bir makaleye sığar. Koca bir ömrü, insanlığa, hizmete adanmış onca yaşanmışlığı bir yazıyla derleyip sunmak zordur, evet.
Kişisel yaşamımda; Mele Husên, fikirle tanışmamda, coğrafyama ait değerleri tanımamda ilk hocam, ilk öğretmenimdir. Benim gibi yüzlercesi var ve bugün her biri bir başka yere savrulmuştur. Hemen hepsinin vicdanında, dimağında Mile Husêyin’den arta kalan bir hakikat pırıltısı mevcuttur. Ne mutlu o muhterem zata ki, fani dünyanın meşakkatinden kurtulduğu bu anda onu dünya durdukça hayırla anacak bir eser bırakmıştır ardında.
Mile Husên, 1963 senesinde bıyıkları yeni terleyen bir genç olarak adımını attığı Türkmenören Köyü’nün topraklarına defnedildiğinde hüzünlü bir hikâye bıraktı ardında. Bu toprağın çocuklarını sevdi, sevildi, saygı gördü. Vatan olarak burayı bildi ve vasiyetinin gereği yerine getirildi.
Mekanı cennet olsun Mile Husêyîn’in. Yaşarken Türkmenören’e şeref verdi. Türkmenören, şimdi, bu muhterem zatın mübarek bedenini sarmaladı toprağında. Bir büyük teselli olarak bu yeter..
Not: Muhterem hocamız Mile Hüseyin’in Şubat ayında vefatı sonrası kaleme aldığım bu yazı çeşitli yayın organlarında yayınlandı. (Ramazan Toprak)
Allah Rahmet Eylesin Mekkani Cennet olsun
Molla Hüseyin imanıyla, ameliyle, ahlakıyla topluma örnek olmuş, yol göstermiş önemli ve değerli bir şahsiyettir. Rabbim katında en güzel şekilde rızıklandırsın. Allah rahmet eylesin.
Allahrahmet eylesin inşallah cennettedir Guzel insandı